Mahmut Paşa ve bugün...
Yıllardır nasıl da kandırılmışız! 'Kızıl Sultan' diye babalarımız, bizler ve çocuklarımıza ders kitaplarında, iftiralarla tanıtılmış o büyük devlet adamı Abdülhamit Han Hazretleri, meğerse gerçekte o yüzyılın en vatanperver, en zeki, en cesur, geleceğe dair en büyük ön görüye sahip, örnek bir devlet ve siyaset adamıymış.
Daha on yıl evveline kadar 'Kızıl Sultan ' diye tamamen siyonistlerin insafsız bir lakabıyla, neslimize iftiralar eşliğinde tanıtılan , hatta kimi odaklarca çok daha ileri gidilerek 'vatanını satan padişah' gibi tanıtılan atamız Abdülhamit Han Hazretlerini çoğumuz yeterince bilmiyorduk. Son yıllarda araştırma kitaplarında, Osmanlı arşivlerinden alınan orijinal belgeler ve tarihe düşülen ama devletin gizli depolarında saklanan tozlu raflardan indirilen hatırlardan elde edilen bilgiler ışığında bizler ve yeni nesil büyük devlet adamını, bir dahiyi yavaş yavaş tanımaya başladık. Hele ki TRT televizyonunda, tamamen Osmanlı ve devlet arşivlerine dayanılarak sunulan 'Payitaht Abdülhamit' dizisini izlerken, aslında yıllarca nasıl kandırılmış olduğumuzu görmenin, elemini hissediyorum yüreğimde... Vatan, millet ve ümmet aşkı ile sevdaya tutuşmuş bir dahi siyasetçinin, yaşadığı sarayın içinden tutun da, tüm dünya devletleri ile nasıl bir azim, nasıl bir kararlılıkla mücadele verdiğini izlerken 'böylesine bir atamız varmış' diyerek tüylerimin diken diken olduğunu görüyorum. Enişte Mahmut Paşaların hainliklerini, nefret ve büyük bir hınçla izlerken, Avrupa'nın ve siyonist Yahudilerin çevirdiği entrikaları 'bu kadar da olmaz yahu' diyerek izliyorum. Ve onlara karşı, bir kaç paşasıyla birlikte inanılmaz bir öngörü ve kahramanlıkla Abdülhamit Han Hazretlerinin kahramanca mücadelesini nefes almadan takip ediyorum.
Koltuk ve makam, para ve şöhret uğruna, en yakın kişilerin; bir milletin ve koca İslam dünyasının bekasına, nasıl da ihanet ettiklerini görmek, gerçekten elem verici bir durum.
Peki dünün Mahmut paşaları bugün yok mu?
Aslında benim, 'Payitaht Abdülhamit' dizisini izlerken, diziye böylesine hayranlık duyma sebeplerimden birisi de, bugünü yüz yıl öncesinde de görüyor olmamdan kaynaklanıyor. Dün yani bir asır evvel kimler, Osmanlı'ya ve o büyük Sultana karşı birlik olmuşsa, bugün aynı devletler ya da aynı odakların sayın Cumhurbaşkanımıza ve devlet büyüklerimize karşı güçlerini birleştirdiğini görmek, inanın olayın özetini hemen sunuyor. Dünün yürekli, dahi, vatansever ve ümmetçi padişahı ile yanında ki aynı özelliklere vasıf; Gazi Osman Paşalar, Tahsin paşaları ile bugünün Recep Tayyip Erdoğan'ı, bugünün Süleyman Soylu'larının ne farkı var? İnanın ki hiç bir fark yok!
Konumuz asla şu veya bu parti meselesi değil. Konu, ülkemizin devlet adamları ve onlara yapılmak istenen! Onlar üzerinden bu ülkeye, bu millet, bu İslam coğrafyasına oynanmak istenen hain oyunlar! Konu, İslam'a ve onun Yüce peygamberine karşı yapılan çirkin, iğrenç ittifakların, bugün aynılarının yeniden sahneye konuluyor olması! Peygamberi ile dertlenen, ümmeti ile ağlayan, milleti ile hüzünlenen yüz yıl önceki atalarımız ile onların etrafını 'özgürlük, hürriyet istiyoruz' gibi uyduruk hedeflerle kuşatmış hainler topluluğu! Bugün; peygamberi ile dertlenen, ümmeti ile ağlayan, milleti ile hüzünlenen vatan sevdalısı sayın Recep Tayyip Erdoğan, sayın Süleyman Soylu, sayın Binali Yıldırım gibi yiğitler! Ve bakıyorsunuz ki, dün 'hürriyet' diye Osmanlı halkını sokağa çağıran hainlerin hemen hepsi, aynı cephede bugün de birleşip, 'diktatörlük var, özgürlük istiyoruz' karışımı sloganlarla çıkıyorlar kamuoyu önüne! Ve dünün Mahmut Paşaları gibi günümüzün 'Mahmutları' nın aynı cephe ile el ele verdiklerini; sırf ihtiras, sadece makam, çıkar uğruna halkı kışkırtma ödevini sürekli çalıştıklarını görmek gerçekten de hiç zor değil.
Sevgili okurlarım...
2009 yılından itibaren ülkemiz çok büyük bir eşikten geçiyor. Halen daha kritik süreç devam ediyor. Hepimiz uyanık, hepimiz kardeş olmak zorundayız. Hangi görüş, hangi partiye mensup olursak olalım! Birliğimizi muhafaza etmek durumundayız. Ve bizler, eleştirilerimizi bir kenara koyup, sadece vatan, millet, ümmetle dertlenmeyi öğrenmeliyiz. Atamız Abdülhamit Han hazretlerine de, atamız Mustafa Kemal Atatürk'e de hep birlikte sahip çıkmalıyız. Onlara kötü sözler sarf etmemeli, edenleri uyarmalı ya da ciddiye almamalıyız. Görüyoruz ki, her iki atamız ve onların temsil ettiği ekoller farklı dahi olsa, her biri bir kahraman, her biri bir yiğit, her biri bir vatanperverdir.
Bizi düzlüğe çıkaracak, ülkemizi şaha kaldıracak , hain oyunları bozacak ve devre dışı bırakacak olan, inanın siyasi farklılıklarımız olsa da bizim sımsıkı kardeşliğimiz olacaktır. Bu vatan, bu millet için dertlenen atalarımızı rahmet ve minnetle anıyorum. Rabbim hepsinden razı olsun.
YAZIYA YORUM KAT
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.